2017


Dönüşü olmayan sokakların
Islak kaldırımlarında
Avazı çıktığı kadar bağıran
Kalbi kırık bir adamım

Gecenin sessizliğinde kendini bulmaya çalışan
Sigara dumanı eşliğinde dans eden
Sürekli ağlayan
Kalbi kırık bir kadınım

Elinden oyuncağı alınan
Sokakları arkadaş edinen
Kimsenin istemediği
Kalbi kırık bir çocuğum

Aslında ben
Reenkarne bir hayatta
Farklı bedenlere yerleşen
Nerden gelip, nereye gittiği belli olmayan
Kalbi kırık, kimliksiz, avare bir ruhum

Tuna BAŞAR

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2016/08/avare-ruh.html


nar çiçeğine
göz kırpan
renkli kelebek gibisin

yağmurun gelişini
bekleyen
hüzünlü mevsim gibisin

ruhumu huzura
erdiren
engin mavilik gibisin

umutsuzluk ikliminin ortasında
kalbime aşkı yağdıran
inatçı yağmur gibisin

aslında sen
kızgın bir çölün ortasında
gerçeği andıran bir düş gibisin

Tuna BAŞAR

/ birekimikibinyedi sıfırbeşotuzsekiz
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2011/09/dus.html


bir aşkı yazmalıyız ölümün yanına
bir yalnızlığı sonsuzluğun koynuna

hep incelen sesler gibi
perde küçülttükçe yankılansak
sesimizi rüzgara dinletmeyi başarsak
durup dokunabilsek keşke
haylaz yağmurun kalbine
kanasak zamanın acımasız ruhuna

içimizden azgın nehirler akıyor
içimizden sessiz çığlıklar
durup düşünmeye vakit yok
her doğum
ölüme yazılan ilk cümledir
biz ise aşkı yazmalıyız ölümün yanına…

Tuna Başar

/üçekimikibinyedi sıfırikiyirmiyedi
Afyonkarahisar/

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2011/08/oleyazlan-ask.html




















/e

en esrarengiz harftir e
siyahın çağrıştırdığı
masumiyetin dile getirdiği
rüyaların tunaya akıtıldığı
harftir e

/y

en ikiyüzlü harftir y
sarının çağrıştırdığı
ufuk çizgisinin dile getirdiği
rüyaların kopyalandığı
harftir y

/b

en masum harftir b
kahverenginin çağrıştırdığı
şehrazatın bin bir gece masallarında dile getirdiği
rüyaların serhata erdiği
harftir b

/t

en olgun harftir t
beyazın çağrıştırdığı
sadakatin dile getirdiği
rüyaların aya uzandığı
harftir t

/c

en candan harftir c
turuncunun çağrıştırdığı
meleklerin dile getirdiği
rüyaların alevlendiği
harftir c



en bencil harftir ö
kırmızının çağrıştırdığı
güllerin dile getirdiği
Rüyaların kâbuslaştığı
harftir ö

/d

en anlamsız harftir d
yeşilin çağrıştırdığı
nehirlerin dile getirdiği
rüyaların dicleye akıtıldığı
harftir d

/r

en inatçı harftir r
mavinin çağrıştırdığı
mutluluğun dile getirdiği
rüyaların unutulduğu
harftir r

Tuna BAŞAR


/ ondörtağustosikibinyedi sıfırikiondört
İzmir /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2011/01/geride-kalan-ya-da-baz-harflerin.html


eylülde
sebepsiz yağmurlar başlayınca
elimde rimbaud’nun şiirleri
cehennemde bir mevsim eşliğinde
afyon kokulu bir şehirde bekliyor olacağım
hayalinle yağmur altında dans ederken
kalbine benim aşkım yağarsa eğer
bil ki hâlâ seni çok seviyorum
ve ümitsiz bir şekilde adını sayıklıyorum…

Tuna BAŞAR

/ yirmiüçtemmuzikibinyedi onondokuz
İzmir /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/12/eylulde.html


Hrant Dink’e

kırılıyor rüzgârların ruhumuza düştüğü hayaller
çaresiz imgelere dönüşüyor gerçekleşmeyen istekler
insanlar öldürülüyor düşüncelerinden dolayı
her geçen gün ağıtlar dile geliyor
sessiz kalabalıklara inat

kimim ben

burası neresi

neyin uğruna neyin mücadelesini veriyorum

bilinçsiz düşünce akımlarında
üretemeyen toplumun
çorak meyvelerini sunuyorlar
çocuk kalplerimize
kemirmesine izin veriyorlar zihinlerimizi umutsuz gerçeklerin

kırılıyor rüzgârların ruhumuza düştüğü hayaller
çaresiz imgelere dönüşüyor gerçekleşmeyen istekler
bir yalnızlık kalıyor geriye
bu topraklar üzerinden geçen her medeniyetten

şimdi
ileriye atılma zamanı
vakit çok geç olmadan

Tuna BAŞAR

/ yirmiüçeylülikibinyedi sıfırbeşelliiki
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/caresiz-siir.html


cümlelerin yüzümde parçalanır
yanaklarıma çarpar içindeki öfke
anlamsız bir tınıya dönüşen sesin
cezalandırır beni, mahveder 

konuşursun gözlerime bakarak
her sözünün kalbimi nasıl da parçaladığını bilerek
sesin yankılandıkça
yapayalnız hissederim kendimi
dökersin içindeki bütün acımasızlığı
yüklenmemi istersin sana verdiğim mutsuzluğu
çekip gittikten sonra geride bir virane kalacağını bilirsin
aslında istersin bunu 

içindeki öfkeyi dindiremedikçe
daha ağır cümleler kurarsın
her cümleden sonra daha büyük bir kazanma arzusu çöreklenir zihnine
çünkü sevmek kimi zaman da acıtmaktır
bilirsin... 

Tuna BAŞAR 

/ sekizekimikibinyedi sıfırbeşotuz
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/bilirsin.html


çağır beni...
kolu kesik rüzgârların sessiz çığlıklarında çağır
dünyanın döngüsünü dinleyen kuşların
yere düşen tüylerinde çağır
akarsuların çakıl taşlarını dövdüğü karanlıklarda
ruhumu bilinmezin kucağına bıraktığım
anonim türkülerde çağır
güneşin sonsuz boşluğa yaydığı ışığın bencilliğinde
hiç bilmediğim dillerde
hiç bilmediğim şiirlerle
hiç duymadığım insan sesleriyle çağır
renklerin gizemini bıraktığı sokak isimlerinde
rüyaların gerçeğe dönüştüğü mutlu günlerin neşesinde çağır
ak kağıtlara düşülen kelimelerin kazandığı imgelerde
bir keşişin doğaya beslediği aşkın
gökyüzüne yükselen ritminde çağır

nerde olursam olayım
çağrının ruhuma değdiği yerde
sana geleceğim... 

Tuna BAŞAR

/ yediağustosikibinyedi onbeşotuzdokuz 
İzmir /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/cagr-beni.html


R.'ye

ruhu huzura erdiren noktayı gösterebilmektir dostluk
yalnızlık hüznünün bedeni tahriş etmesini engellemek
uzatılan her elde tutunacak dal olabilmektir...
afyon kokulu bir şehrin en ücra köşelerinde sohbet molaları verdirmek
bunalım rıhtımından huzur denizine ulaştırmaktır dostluk...
renklerin mutluluğunu kalbe taşımak
dizginlenemeyen korkuları kontrol altına aldırmaktır...
çaresizlik halinin ruha baskı yapmasına engel olmak
bir bilinmezin ortasında şanslılık duygusunu yaratmaktır dostluk...

Tuna Başar

/ yirmiüçağustosikibinyedi sıfırbironbeş
Karşıyaka /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/dostluk.html


Anlamı kalmadı kelimelerin
Ölümü çağrıştıran sessiz düşlerin

Gözlerin
Gözlerindi umudunu besleyen çaresiz ellerimin

Şimdi asla kesişmeyecek yollar gibiyiz
Asla birleşmeyecek nehirler
Şimdi
Şimdi asla çarpışmayacak rüzgârlar gibiyiz
Asla sürtüşmeyecek bulutlar
Yağmurlar olmayacak gözlerimde
Karanlık gecelerime kuş sesleri düşmeyecek
Şiirler anlam katamayacak yalnız kelimelerime
Kum saatim ölümümü çağrıştıracak
Sen olmayacaksın zaman ayarlarımda
Hep aynı zamanda takılıp kalacağım oysaki
Hep aynı yerde öleceğim
Ölüm tarihimi senin belirlediğin

Artık anlamı kalmadı kelimelerin
Ölümü çağrıştıran sessiz düşlerin

Tuna BAŞAR

/ yediekimikibinyedi sıfıraltıkırkbeş
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/kum-saati.html


rüyaların izleği
              imkânsızlığın hüznü
ne zaman nerde
                aşk kelimesini kullansam
                             gözlerinden
                                      izmir mavisi bir akıntı geçer
inancın kalbimdeki parlaklığı
                 nur içinde
                              bembeyaz bir yüze dönüşür
zorlama bir neşeyle
                  ritmik bir melodi
                               dolanır dilime
mistik nehirlerin 
          manik ruh hali içinde
                 uslanmaz aşk perileri
                            dans etmeye başlar
                teninin beyazlığı üzerinde
lirik bir şiir yazmaya başlar kalemim
umudum kalbime akarken
            cümlelerime yön vermeyi
                                         unuturum
anlamlı bir aşk müziği
                      seni hatırlatınca
ne yapacağımı şaşırırım…

Tuna BAŞAR

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/bilincsiz-sayklamalar-ii.html


korkuyorum aylak çıkmazlardan
                             gölgemi yitiriyorum
basit yaşıyorum
              karmaşık hayaller
                              görüyorum
geriye bakıyorum bir tarihçi gibi
ve geriye takılıp kalıyorum
karşıma çıkan her iyi şeyi
                      fırsat gibi algılıyorum
ve her kaçırdığımı sandığım
                      fırsat karşısında
                                 şiire sarılıyorum
bedenimi dizginleyemiyorum
kırık basamaklardan
                   haksız yollara düşüyorum
ölüyorum
başka bedenlerde 
                 her sabah 
                            yeniden diriliyorum
reenkarne bir denizde
                 sadece eski kimliklerimi hatırlıyorum
kutsal ruh oluyorum bazen
                            dünyayı yeniden yaratıyorum
ilahi bir güzeli
             kendime aşık ediyorum
bir yalanın peşinde kayboluyorum

…ben ne yapıyorum!...

Tuna BAŞAR

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/bilincsiz-sayklamalar-i.html


yıllar yazı masama bir takvimin son yaprağını uçuruyor…

yolları arşınlayan hüzünlü ayakların
yeni yıl öncesi
dünyaya bıraktığı son iz:
aşk…
yeşermeye hazır bir tohum gibi
taptaze…
ruhu besliyor…
kahverengi bir gözün içindeki “ben” tanesi
bedeni hizaya sokuyor…
ellerin istemsiz izleği
İzmir’in imbatında savruluyor…
yollar kısaldıkça
ruhlar yakınlaşıyor…

yıllar yazı masama bir takvimin son yaprağını uçuruyor

ve ben o anda kaybolmak istiyorum
seni seyrederek…

Tuna BAŞAR

/ otuzbiraralıkikibinaltı sıfırbirellisekiz
İzmir /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/kaybolma-istegi.html


alkol denizinin derinliklerinde başlayan kasım rüzgarları yerini aralık yağmurlarına bırakırken 
elimde bir ayın sigara dumanı…
aşkın kalbime işleyen akıntıları
ruhumun yüksek rakımlarında bir nehir edasıyla dalganıyor
ve kalbime akan Dicle nehri kuruyor…
bedenimin özgül ağırlığı
kendini birkaç damla gözyaşı şeklinde dışa vururken
başarıyla başarısızlık arasındaki arafta kendimi sorguya çekiyorum
birkaç şiire yön veren hayaller
kabuslarımla birleşerek beni Ankara’nın resmi aşklarına sürüklüyor
kalp ağrılarımı nikotin dindiriyor
siyasi kalabalıklar içinde kendimi yapayalnız hissediyorum
değişik zamanlarda
değişik insanlarla
kendi benliğimi yitirme çabasına girişiyorum
bir çay deminde kendimi boğmaya çalışıyorum
edebiyatın hüznü müziğin ritmiyle sevişmeye başlıyor
acılar derinleştikçe aradıklarımı bulmak istediğim yerlerde bulamayacağımı anlıyorum
bütün hayatımı bir kasım ayında görüyorum
ve bu ayı elimden kaçırıyorum
geriye şiirler kalıyor…
bir de ruhumda oluşan tremorun sesimde bıraktığı derin yara…

Tuna BAŞAR

/biraralıkikibinaltı sıfırüçyirmi
Afyonkarahisar/

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/kasm-huznu.html


kalbim mezopotamya…
heyecan dalgaları
Dicle nehrinden yükselerek
damarlarımdan kalbime akıyor
çorak topraklarım gözyaşlarına kavuşuyor
kasım yağmurları zihnime yağarken
eros son okunu fırlatıyor
yemyeşil iki göz etrafında
fırtınalar kopuyor
ve kalbim
Dicle nehriyle beslenmeye başlıyor…

Tuna Başar

/onbeşkasımikibinaltı sıfırikiotuzsekiz
Afyonkarahisar/

Not: Bu şiirsel karalama "Aykırı Sanat" isimli derginin Mart-Nisan 2007 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/dicle.html


sen, parçalanmış ruhlardan oluşan
hüzünlü bir bedensin
sigara dumanıyla gökyüzüne yazılmış
romantik bir şiirsin
politik tartışmaların ortasında
masumiyetini korumayı başarmış bir çocuksun
sen,
damarlarımda dolaşan alkolün
zihnimde oluşturduğu bulanıklıksın
umutsuzluğun kabuslarımda verdiği mutluluksun
sen hiç yaşanmamış bir hayalsin

ve ben ne zaman seni düşünsem
hayattan bütünlemeye kalan
başarısız bir öğrenci oluyorum
kendimi bir odaya kapatıp
günlerce çalışsam da
geçemiyorum...

Tuna Başar

/ 10.11.2006 Afyonkarahisar /

Not: Bu şiirsel karalama "Çalı" isimli derginin Aralık 2006 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/hic-yasanmams-bir-hayale-dair.html


hiç kimseye

uykusuzluğun karanlık sularında
hüznün parıldayan gözyaşları
kalbimin odacıklarından
damarlarıma akarken
içimi bir ürperti sarıyor
titriyorum...
bedenim ruhuma küçük geliyor
mono(ton)larca yük altında
ezildiğimi hissediyorum
seni düşünüyorum...
kalbimin özgül ağırlığı
nerdesin
gel,
kurtar beni...

Tuna Başar

/altıkasımikibinaltıpazartesi
Afyonkarahisar/

Not: Bu şiirsel karalama "Berfin Bahar" isimli derginin Aralık 2006 tarihli 106. sayısında yayınlanmıştır.

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/nerdesin.html


Ö.Ş'ye ya da
                      hiç yaşanmamış bir hayale

bir odaya kapattım kendimi
günlerdir rammstein dinleyip, küçük İskender okuyorum
selçuk altun romanlarındaki burjuva bunalımı yaşamaya çalışıyorum

beynim kafatasıma sürtüyor
her geçen gün baş ağrılarım şiddetleniyor
ve kabuslarımı uykular bölüyor
ve ben her kabusta yüzsüz bir kadın görüyorum
yavaş yavaş yanıma yaklaşarak, büyük bir şiddetle bağırıyor:
sulh!... sulh!... sulh!...

ısrarla hayattan kaçıyorum
bir koku peşimi bırakmıyor
arkamı dönüyorum ve bir kıza aşık olmak için kendimi zorluyorum
kız sen kokuyor ama bilincim onu senin yerine koyamıyor
kabuslarımı uykular bölüyor
ve ben her sabah hayatı bir zil sesiyle erteliyorum
rammstein dinleyip, küçük İskender okuyorum
selçuk altun romanlarındaki burjuva bunalımı yaşamaya çalışıyorum
ve gözlerimden akan siyah kanı temizliyorum

belki de seni sevmekti en büyük fazlalığım
ben senin bana acı çektirebilme ihtimalini seviyordum mutlu zamanlarımda
şimdi sensiz acı çekerken sana olan aşkım artıyor
ve kabuslarımda beliren yüzsüz kadının yüzünde senin yüzün beliriyor
ama ısrarla bağırmaya devam ediyor:
sulh!... sulh!... sulh!...

şimdi
barışma zamanı olmalı
küs olduğum dünyayla…

Tuna Başar

/ onsekizekimikibinaltı sıfırbiryirmialtı
Afyonkarahisar /

Not: Bu şiirsel karalama "Lacivert Sanat E-Dergi"nin Kasım 2006 tarihli 5. sayısında yayınlanmıştır.

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/sulh.html


kalbimi okşayan sebepsiz yağmur damlasına

sebepsiz satırlar
sebepsiz duygulara yön verebilir mi?

yalnızlığın ağırlığını omuzlarımda hissettiğim
aşkın acısını bedenime dövme yapmaya hazırlandığım
kulağımda hayata teşekkür eden büyüleyici bir sesin
zihnimde çevirdiği filmin başkahramanı olarak seni seçtiğim
hüzün dolu bir yılbaşı gecesinde
yürüyorum sensizliğin bedensel birleşimine…
sensiz geçen her günü
başka ruhlarda sensel izler arayan bir kaşif olmayı seçtiğim yıllar başlarken
doğru zamanda senin karşına çıkamamanın dikenlerini kalbime batırıyorum
gidiyorsun ve sensizlik ruhuma müzikal bir hüzün bırakıyor…
biliyorum, asla sensiz yaşayamayacağım
her geçen yılda sensiz dakikaların büyüklüğü karşısında yeni yıllara lanet okuyacağım
gideceksin ve bir daha seni görebilme ihtimalini bile ruhumdan alacaksın
ve ben sensizlik rıhtımından ateş rengi aşk acısını
İzmir mavisi sulara akıtırken
hayata teşekkür eden o ses
sebepsiz yere seni ruhuma taşıyacak…

Tuna BAŞAR

/onbeşocakikibinyedipazartesi yirmiüçonüç
Afyonkarahisar/

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/sebepsiz-satrlar.html


Dünyanın En Güzel Gözlerine

Ahmed Arif dizelerinin kokusunu aldığım bir şehirde
sürgün hayatı yaşadığımı hissediyorum…

bir smyrna düşündeki İzmir mavisi gözleriyle,
şarkı tadında kulağıma mırıldanan sesiyle,
sıcaklığının kalbimde yarattığı heyecan dalgasıyla,
gözlerimden akan gözyaşlarının haykırışıyla…
tek teselliyi aşkta arıyorum…
bir hayali gerçek sanmak mı zor,
yoksa bir gerçeği hayal gibi yaşamaya çalışmak mı…
anlamsız soruların zihnimi kemirdiği bunalım yüklü günlerde
ruhuma senin kokun üfleniyor…
ama sen,
bensiz geçen her anın mutluluğunu hayatın hızına ekliyorsun
ve ben bu yüzden hayattan geri düşüyorum…

Ahmed Arif dizelerinin kokusunu aldığım bir şehirde
sürgün hayatı yaşadığımı hissediyorum
ve geri düştüğüm hayata karşı
sessiz bir aşk çığlığı atıyorum:
yokluğun cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini…”*

Tuna Başar

/onsekizaralıkikibinaltı yirmiüçonbir
Afyonkarahisar/

*Ahmed Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” isimli şiirinden alınmıştır.

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/ask-cglg.html


yazamadığım şiirlere 
kurgulayamadığım öykülere
karşılık bulamadığım aşklara
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

sahip olamadığım dostlara
elde edemediğim başarılara
yüreğimdeki derin sancıya
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

zayıflayan inançlarıma
peşimi bırakmayan sigara dumanına
içimdeki hiç büyümeyen çocuğa
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

geçmişin sularıyla yeşeren tecrübelerime
geleceğin karanlığıyla şekillenen hayallerime
asla ulaşamayacağım “renkli” yıldıza
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

bir ocak akşamında yitirdiğim masal gözlü güzele
siyah bir defterin arasında unuttuğum beyaz karanfile
uğrunda alışkanlıklarımdan vazgeçtiğim smyrna düşüne
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

zihnimi sürekli kemiren takıntılarıma
hiçbir anını unutmadığım özel günlere
karşımda “imkansız” diye bağıran roman kahramanıma
ve hiç yaşanmamış bir hayata özlem duyuyorum

hiç yaşanmamış bir hayat
ve hiç yaşanmamış bir aşka duyduğum özlem
bir gün anlamsızlaşacaksa
duyduğum bütün özlemleri anlamlandıracak
mavi gözlü bir meleğe ihtiyaç duyuyorum…

Tuna BAŞAR

/ yirmidörtmayısikibinyedi sıfırsıfırelliiki
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/ozlem.html


beyaz karanfile

bir çocuk ağlıyor
bilinçaltımda…

şiirsel bir ezginin kalbime yazdığı son mektupta
imzasız bir aşk sözcüğü
seni rüyalarıma bırakıyor
büyülü bir koku eşliğinde…
ellerim ellerine tutunmak isterken
sessiz bir korku filmine dönüşen bedenim
ruhuma eziyet etmeye başlıyor
ellerim ellerine yetişemiyor…

bir çocuk ağlıyor
bilinçaltımda…

kayıp bir kıtayım
aşk okyanusunun en mistik yerinde
dalgaların üzerime geldiğini hissediyorum
ve kaybolduğum noktadan
hayata bir doğru çiziyorum
bulunamayacağımı umarak…
gözlerim gözlerinden akmaya başlıyor
kalbim büyük bir akustikle sana sesleniyor…

bir çocuk ağlıyor
bilinçaltımda…
hasret çekiyor muratsız bir sevdaya
Attila İlhan şiiri okumaya başlıyor
yüksek sesle…
bir otobüs geçiyor kayıp otobanların çıkmaz sokaklarından
aşk yüklü…
içinde senin gözlerini görüyorum
bakakalıyorum ardından
yetişemeyeceğimi bilerek
uçmak istiyorum
uçmak
ve gözlerine konmak
gözyaşlarında yok olup gitmek…

Tuna Başar

/ otuzbiraralıkikibinaltı sıfırikioniki
İzmir /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/bir-cocuk-aglyor-bilincaltmda.html


İster maviye boyayın beni
İster kırmızıya
Umurumda mı ki renkler
Ben kendi siyahıma akarım

İster güneşe ulaştırın beni
İster yağmura
Umurumda mı ki doğa
Ben kendi tabiatıma giderim

İster yazıya dökün beni
İster söze
Umurumda mı ki kelimeler
Ben kendi cümlelerime düşerim

İster müziğe sesleyin beni
İster notaya
Umurumda mı ki beste
Ben kendi şarkıma ritim tutarım

İster kâğıda bulaştırın beni
İster kaleme
Umurumda mı ki nesne
Ben kendi kabıma sığarım

İster şiire yazın beni
İster öyküye
Umurumda mı ki imge
Ben kendi edebiyatıma bakarım

Tuna BAŞAR

/ dokuzekimikibinyedi sıfırbiryirmisekiz
Afyonkarahisar /

http://geceedebiyat.blogspot.com.tr/2010/09/umursamaz-siir.html

Tuna BAŞAR

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget